Sonunda Türkiye’yi sarsan büyük bir depremin ardından yaşananlar, hem fiziksel hem de psikolojik olarak derin etkiler bıraktı. Duyguların yoğun olduğu bu felakette, birçok insan kurtulma umuduyla, tepki olarak balkonlarına yöneldi. Ancak maalesef bu girişimler, bazıları için dönmeyen yaralar oluşturdu. Deprem anında balkondan atlayanların yaşadığı yaralanmalar ve kurtuluş hikayeleri, felaketin insan yaşamına yaptığı darbenin bir yansıması oldu.
Uzak mesafelerden bile hissedilen sarsıntı, zemin sarsıldıkça, insanların paniğe kapılmasına neden oldu. Deprem anında insanların hızlı düşünmesi ve ani refleks göstererek hareket etmesi beklenirken, birçok kişi bu durumu panik içinde gerçekleştirdi. Balkona çıkmak, birçok kişi için bir güvenli liman arz etti. Ancak ne yazık ki, bu seçim yaralanmalara neden oldu. Balkondan atlama kararı alanlar, düşme sonucu ciddi yaralanmalar yaşamakla birlikte, bazılarının hayati tehlikeleri de söz konusu oldu.
Balkondan kaçmaya çalışmak, o an için mantıklı bir çözüm gibi görünse de, birçok insanın maalesef dengesini kaybetmesine ve yaralanmasına yol açtı. Araştırmalar, depremin ardından yaşanan yaralanmaların büyük bir kısmının bu tür panik anlarında meydana geldiğini göstermektedir. Böyle durumlarda, insanlar ani bir karar verme eğiliminde olabiliyor. Bu da deprem sırasında yaşanabilecek yaralanmaların boyutunu artırıyor. Uzmanlar, bu tür durumlarda sakin kalmanın ve planlı hareket etmenin önemine dikkat çekiyor.
Depremler, önceden tahmin edilemez ve hazırlıklı olmanın gerekliliği açıktır; ancak afette sağ kalanların korunması adına bilgi sahibi olmak ya da doğru bilgiye ulaşmak kritik öneme sahiptir. Lorikalardan yapılmış aşağıya inme merdivenleri, depremin ardından hızlıca tahliye imkânı sunabilir. Ama insanların bu tür hayat kurtarıcı ipuçlarına dikkat etmesi, afet anında soğukkanlılıkla hareket etmesi gerekmektedir.
Hayat kurtaran bu bilgileri bilmek, yaralanma riskini azaltabileceği gibi, bu tip durumlarla karşı karşıya kalındığında ne şekilde davranılması gerektiğini de belirler. Deprem anında dışarı çıkmak için yola koyulmadan önce, evde güvenli bir odanın veya yerde bulunan bir koruma alanı belirlemek de mantıklıdır. Bu tür önlemler, sayılarda azalma yaratabilir ve mağduriyetlerin önüne geçebilir.
Tüm bunların yanı sıra, afet sonrası uygun sağlık hizmetlerinin ve rehabilitasyon süreçlerinin nasıl sürdürülebileceği de büyük önem taşır. Deprem sonrası yaralanmaların tedavi süreçleri, hem fiziksel hem de mental sağlık açısından büyük bir hassasiyete sahiptir. Yaralı bireyler, bu süreçte yalnız bırakılmamalıdır ve toplum olarak her bireyimizin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerekir. Yaralılara yardım etmek, onların yaşadığı travmanın etkilerini en aza indirmeleri açısından kritik bir süreçtir.
Sonuç olarak, deprem anında doğru davranışlar geliştirebilmek ve zamanında harekete geçmek, hayati önem taşır. Panik anında alınan kararlar, ne yazık ki yaralanmalara sebep olabiliyor. Türkiye’nin yaşadığı son depremler, hayatımızı derinden etkilemiş durumdadır. Bu tür olayların altında yatan gerçekler üzerinde düşünmek ve geleceğe yönelik bilinçlenmek; yaşanacak olası felaketlerde can kaybını ve yaralanmaları en aza indirmek adına kritik bir öneme sahiptir.
Bu bağlamda, hem bireyler olarak hem de toplumsal düzeyde daha fazla bilinçlenmemiz ve hazırlık yapmamız gerektiği bir kez daha ortaya çıkmıştır. Geçmişte yaşadığımız acı gerçekleri unutmamak, gelecekte daha fazla hayatın kurtulması için aktif olarak üzerimize düşenleri yerine getirmekten geçmektedir.