Türkiye'de günlerdir konuşulan Narin Güran davasında, sanık ve mağdurların avukatları şaşırtıcı bir hamleyle, davanın hakimini Hâkimler ve Savcılar Kurulu'na (HSK) şikayet etti. Bu durum, yalnızca davanın seyrini değil, aynı zamanda Türkiye'deki yargı sistemine dair tartışmaları da yeniden alevlendirdi. Şikayet dilekçesinde, hakimin karar verme süreçlerinde tarafsızlık ilkesine yeterince riayet etmediği öne sürüldü. Dava sürecinin iç yüzü ve bu gelişmenin olası sonuçları ise birçok kesim için merak konusu olmaya devam ediyor.
Narin Güran davası, 2021 yılında meydana gelen ve toplumun geniş kesimleri tarafından takip edilen önemli bir davadır. Narin Güran, genç yaşta hayatını kaybeden bir kadındır ve bu davanın merkezinde, hayatını kaybeden kişinin aile üyeleri ve sanıklar arasında süregelen bir çatışma bulunmaktadır. Dava, mağdurun ailesinin, suçlamalarda bulunduğu sanıkların ceza alması için açtığı dava ile başlamıştır. Davanın temelinde, adaletin ne yönde sağlandığı ve mağdur tarafın nasıl bir süreçten geçtiği bulunmaktadır. Mahkemede yaşanan tartışmalar, taraflar arasında karşı karşıya gelmelere ve kamuoyunda büyük yankı uyandıran bir atmosferin doğmasına sebep olmuştur.
Hakimin HSK’ya şikayet edilmesi, Türk yargı sisteminde sık rastlanan bir durum değildir. HSK, yargı mensuplarının bağımsızlıklarını korumakla görevli bir organ olarak, şikayet üzerine inceleme yapma yetkisine sahiptir. Davanın avukatları, hakimin tarafsızlık ilkesine uymadığı, davanın bu yönüyle adaletin sağlanmasının önüne geçtiği iddialarını gündeme getirmiştir. Bu şikayet, hukukun üstünlüğü ilkesinin ne denli önemli olduğunu vurgularken, yargı sistemine olan güvenin de sorgulanmasına sebep olmuştur. Hakimin verdiği kararlarla ilgili kamuoyunda oluşan tepki ve bu tepki sonucunda yapılan şikayet, yalnızca davanın kendisi için değil, benzer davalar için de bir emsal teşkil edebilir.
Uyuşmazlıkların çözüm sürecinde, tarafların güveninin tesis edilmesi ve hukukun üstünlüğünün sağlanması büyük önem taşımaktadır. Bu tür şikayetler ile yargı bağımsızlığının korunmaya çalışılması, ülkemizdeki yargı sistemine olan güveni artırabileceği gibi, aynı zamanda adaletin yerini bulmasını da sağlayabilir. Fakat, bu tür süreçlerde yapılacak incelemelerin tarafsızlığı ve bağımsızlığı da ayrıca tartışılması gereken bir konudur. HSK, şikayette bulunan avukatların iddialarını inceleyerek, hakimin tutumunu değerlendirecek ve eğer gerekli görülürse, uygun yaptırımları uygulayacaktır.
Son olarak, Narin Güran davası ve benzeri davalar, sadece bireysel adalet arayışları değil, aynı zamanda toplumsal adaletin sağlanması adına da son derece önemlidir. Yargı sistemi içerisinde yaşanan sorunlar, geniş toplum kesimlerinin adalete olan güvenini etkileyebilmekte, bu güvenin inşası ise bireylerin yaşadıkları olaylara verdikleri tepkilerle şekillenmektedir. Bu dengeyi sağlamak, ancak adaletin herkes için eşit bir şekilde sağlandığı bir sistemin inşası ile mümkün olacaktır. HSK’ya yapılan bu şikayet, umarız ki yargı sistemimizdeki aksaklıkların giderilmesine katkıda bulunur ve hem bireylerin hem de toplumun adalet arayışını destekler.